8 Şubat 2014 Cumartesi

KURAN’I KENDİ DİLİMİZDE OKUMAK VE ANLAMAK

Hiç Türkçe Kuran okudunuz mu?
Peki okuduğunuz ayetler üzerinde düşündünüz mü?Bir ayeti okuyup, anlayıp ve bu ayet benim üzerimde, benim yaşantımda ya da çevremde nasıl tecelli ediyor yani nasıl gerçekleşiyor diye aklınıza geldi mi?
Muhtemelen birçok insan için bu soruların tamamının cevabı “Hayır” olacaktır. Ancak bu hemen değişmesi gereken bir durumdur.

Bazı insanlar Kuran-ı Kerim’i ulaşılmaz ve hatta anlaşılmaz bir kitap gibi görürler. (Kuran’ı tenzih ederim) Kuran’ın sürekli okunması, anlanması ve ve her an Kuran’a göre yaşanması gerektiği ise bu kişilerin muhtemelen akıllarına bile gelmemiştir. Oysa bu yanılgı, birçok insanı boşluğa, sıkıntıya, hüzne, kıskançlığa, nefrete, kargaşaya, savaşa özetle felaketlere sürükleyen bir durumdur.
Ayetler okunmadan, bilinmeden Kuran’ın anlaşılması ve Allah’ın hükümlerinin hayata geçirilmesi mümkün değildir. Allah Kuran’ın okunması, kavrayıp anlaşılması ve hayata geçirilmesi gerektiğini bize ayetlerde bildirmiştir:
Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz;  öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? (Fussilet Suresi, 53)
Peygamberimiz (sav)’in kavmi hakkındaki şikayeti ise bir ayette şöyle bildirilmiştir:
Ve elçi dedi ki: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.” (Furkan Suresi, 30)
Kuran’ın okunması ve yaşanmasına dair ayetler bu kadar açıkken aksini iddia edenlerin olması oldukça düşündürücüdür. Samimi olarak Allah’a yönelen bir kişinin yapması gereken ayetleri okumak, ayetler üzerinde düşünmek ve hayatına geçirmek olmalıdır. Allah her konuda ihtiyacımız olan cevapları Kuran ile bize vermiş ve nasıl bir ahlak göstermemiz gerektiğini bildirmiştir.
Biz Kitab’ı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89)
-Maddi ya da manevi olarak zorlu bir durum oluştuğunda insan hemen Kuran ayetlerini düşünüp sabırlı ve tevekküllü davranması gerektiğini hatırlayabilir.
Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. (Nahl Suresi, 42)
Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cehd edip (çaba harcayıp), sabredenlerin (destekçisidir)… (Nahl Suresi, 110)
-Öfkeye neden olacak bir ortamda, “öfkelerini yenenlerdir” ayetini düşünüp öfkesini yenmesi gerektiğini anımsar.
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)
-Birine yardım ederken, bir fakiri doyururken yine ayetleri aklına getirir ve en güzelini, en iyisini vermesi gerektiğini bilerek hareket eder.
Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın … (Bakara Suresi, 267)
-Kızacağı bir ortam oluştuğunda ya da kötü sözlü biriyle karşılaştığında da sözün en güzelinin söylenmesi gerektiğini hatırlar.
Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır… (İsra Suresi, 53)
-Ne olursa olsun güzel ahlak gösterir, her zaman en güzel hitap şeklini kullanır, en hoşa gidecek cevapları verir.
Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azap vardır…’ (Sebe Suresi, 10)
İşte bu şekilde ayetler üzerinde teker teker düşünen insanın bir süre sonra Kuran tüm hayatına hakim olur, her hareketinde, her anında ayetler aklına gelir, tavırları asil ve itidalli olur. Neyi, nerede, nasıl yapacağına dair hiç tereddüt yaşamaz. Allah Kuran için Al-i İmran Suresinin 4. Ayetinde. Kuran için “Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)’ı inirdik” buyurmaktadır. Tabi ki Arapça Kuran’ın kendine has bir muhteşemliği vardır, dinleyenlerde oluşturduğu huşu ve güzellik kalplere huzur vermektedir. Ancak Arapça bilmeyen birinin sadece Kuran’ın okunuşunu dinlemesi o kişinin ayetleri anlamasına yetmeyecektir. Bu nedenle mutlaka Kuran’ı kendi dilimizde okumalı ve anlamalıyız.
Kuran okunduğunda insanlarda ferahlık duygusu oluşur, Allah ile kalp rabıtası güçlenir, şeytani sıkıntılar varsa bunlar yok olur. Duygusallık, hüzün, kıskançlık gibi duygular ortadan kalkar. İnsan her yönden şifa bulur.
Bugüne kadar hiç yapmamış olsanız da ilk fırsatta, Türkçe bir Kuran alın ve her gün mutlaka birkaç ayet okuyup, düşünmeye başlayın. Kuran’ın kalbinizi açtığını, kavrayışınızın geliştiğini, size büyük bir ferahlık getirdiğini, beyninizin açıldığını, üzerinizdeki ağırlığın gittiğini, konuşma ve hikmet gücünüzün arttığını hissedeceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder