5 Şubat 2014 Çarşamba

Bize anlatılan en büyük yalanlardan biri: Taş Devri Yalanı

Taş devri dediğimde, herkesin aklında ve gözünde çeşitli bilgiler ve görüntüler canlanacaktır. Hatırlarsanız, çok küçük yaşlarımızdan itibaren okullarda bize eskiden yaşamış insanların taşı taşla yonttuklarına ve çok ilkel şartlarda yaşadıklarına dair dersler verildi. Ama aslında gerçek böyle değildi.

Bilimsel araştırmaların tamamı eski medeniyetlerin çok ileri teknolojik şartlarda yaşadığını açıkça ortaya koymuştur. Evrimcilerin insanların güya yeni yeni konuşmayı öğrendiklerini iddia ettikleri sahte Taş devri dönemine ait arkeolojik bulgular, o dönemdeki insanların sanat zevki olduğunu, resim yaptıklarını, mükemmel evler ve yapılar inşa ettiklerini ve beyin ameliyatları yaptıklarını bizlere gösteriyor.

Kuran-ı Kerim’de Rabbimiz geçmişte yaşamış olan toplumların ileri bir medeniyet inşa ettiklerini şöyle bildirmiştir:

Onlar, yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler... (Mümin Suresi, 21)

Mesela Mısır’daki muazzam büyüklükteki piramitler, Antik Yunan’da büyük sütunlarla yükseltilmiş yapıtlar, Petra’da kayalardan yontulmuş harika görünümlü yapılar ve eski Maya şehri olan Tikal’deki kusursuz yollar ve sulama sistemleri tahmin edilenin aksine bu insanların oldukça zengin olduklarını ve ileri bir teknoloji seviyesinde yaşadıklarını ispat ediyor.

Antik Mısır’da yaşayan insanlar, piramitleri inşa etmek için günümüzde bile hala sırları çözülemeyen mühendislik bilgilerini kullanmışlardır. Mayalar, bir yılın 365 günden çok az daha uzun olduğunu ve Venüs gezegeninin yörüngesinin her 6000 yılda bir gün geri alınmasının gerekli olduğunu tespit edebilecek kadar mükemmel bir astronomi bilgisine sahiptiler. Sümerler, o dönemde Zigurat kulelerini kullanarak uzayı incelemişler ve 12 aylık takvimi oluşturmuşlardır. Burada sadece birkaç tanesinden bahsedebildiğim bu medeniyetler, bilim, sanat ve teknoloji yönünden çok mükemmel düzeyde yaşamışlardır.

Arkeolojik çalışmalar insanların ilkelden gelişmişe doğru gitmediğini, her dönemde mükemmel şartlarda yaşamış medeniyetlerin var olduğunu ortaya koymaktadır. Nasıl ki günümüzde bir tarafta uzay teknolojisi yaşanırken, dünyanın bazı yerlerinde insanlar ilkel koşullarda yaşamlarını sürdürüyorlarsa, geçmişte de bir yanda ihtişamlı Mısır medeniyeti varken, diğer tarafta geri medeniyete sahip toplumlar olmuştur.

İşte bu anlattığım birkaç detay bile evrimsel bir sürecin hiçbir şekilde olmadığını ispat ediyor. Nitekim pek çok evrimci de artık arkeolojik bulguların kesin olarak evrim teorisini desteklemediğini kabul etmektedir.

Allah tüm canlıları yoktan var etmiştir, insan her zaman insandır , hiçbir zaman evrim geçirmemiştir. Bu tüm canlılar için geçerlidir, yaratılan her şey Allah’ın “Ol” emriyle var olmuştur:

"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder