23 Şubat 2014 Pazar

İman arttıkça imtihanın şiddeti de artar

Dünya dediğimiz yer bizim sonsuza kadar hayatımızı sürdüreceğimiz, eğlenmeye geldiğimiz bir yer değil. Bir göz açıp kapama süresi kadar kalacağımız bir yere neden tutkuyla ve hırsla bağlanalım ki? Asıl hayat, ahiret hayatımız olacaktır.

Ahiretteki sonsuz hayatımızın daha da güzelleşmesi için, Allah dünyada bizi çok çeşitli olaylarla deneyeceğini bildirmiştir. Peki dünyadaki imtihanımızın sırrını kavrayabilmek için neler yapmalıyız, hiç düşündünüz mü? Yoksa başınıza gelen olayları sadece sebep sonuç ilişkileri içerisinde değerlendirip, yüzeysel mi düşünüyorsunuz?


Gün içinde karşılaştığımız her olayı Allah biz daha doğmadan belirlemiştir, yani hepsi bizim kaderimizdedir ve çok önemli bir konu daha var, inananlar için her şey hayırla yaratılmıştır.

Hayatınızdaki güzelliklerin ve nimetlerin tam olarak kıymetini biliyor musunuz? İşte tüm bu güzelliklerin farkına varabilmek için insanın derin düşünmesi gerekiyor, gördüğü her detaydaki Allah’ın yaratma sanatını fark edebilmesi için aklının hep çok keskin olması gerekiyor.

Mesela hastalıkları düşünelim... Hastalığın aslında sonsuz ahiret hayatımız için bizi dünyada olgunlaştıran bir güzellik olduğunu derin ve berrak bir şuurda yaşayarak anlayabiliriz. Eğer bir kişi, her şeyin kaderde olduğunu unutmuşsa ve Allah’ın güç yetireceğinden fazlasını vermeyeceğini bilmiyorsa, cahilce bir düşünceye kapılarak hastalandığında karamsar bir ruh haline girebilir.

Samimi bir insan ise, hastalığı kendini Allah’a daha da yakınlaştıracak bir vesile olarak görür ve hasta olduğu süre boyunca her anını çok iyi değerlendirir. Nitekim bir kişi, ne kadar güçlü bir imana sahipse o kadar şiddetli imtihanlarla karşılaşacaktır. Örneğin, yatağından çok büyük bir güçlükle kalkıp namaz kılan bir kişinin aldığı sevap, sağlıklı bir kişininkinden çok daha büyüktür. (Doğrusunu Allah bilir) Sürekli ağrıları olan ve acı çeken bir insanın da gösterdiği sabır ve Allah’a karşı teslimiyeti dünyada onun ahlakının güzelliğine delildir ve melekler onun her samimi tavrını an an kaydetmektedirler.

Büyük İslam alimi, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hastalar Risalesi’nde (25.LEMA) hastalığın bizi ahiretteki sonsuz hayata hazırlayan bir güzellik olduğunu şöyle anlatmaktadır:

Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet (selamet) gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor. Sermaye-i ömrünü bâd-ı heva (nefis rüzgarı) boş yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut (ölümsüz) değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan."

İşte hastalık bu nokta-i nazardan (bakış açısından) hiç aldatmaz bir nâsih (nasihatçı) ve ikaz edici (uyarıcı) bir mürşiddir (yol gösterici). Ondan şekvâ (şikayet) değil, belki bu cihette (yönüyle) ona teşekkür etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir
. “ (ÜÇÜNCÜ DEV )

Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)

Allah, bize ancak güç yetireceğimiz kadar zorluk vereceğini Kuran’da bildirmiştir. Bizim bu dünyada yapmamız gereken Allah’ın razı olacağı samimi bir kul olmak, karşılaştığımız olayları iman gözüyle değerlendirip, kendimizi daha da olgunlaştırarak sonsuz ahiret hayatımız için hazırlamaktır.

Bugüne kadar hastalandığınızda ya da etrafınızdaki sevdiklerinizden birine bir zorluk geldiğinde bu bakış açısıyla bakmadıysanız, bu yazımı okuduktan sonra olayları bu yönden değerlendirmenizi tavsiye ediyorum. Göreceksiniz ki hayatınız çok değişecek... Hepimiz Allah’tan gelecek her hayra muhtaç olanlarız... Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder