8 Mayıs 2014 Perşembe

Bülent Arınç Özür Dilemeli

Neden mi?

Geçtiğimiz günlerde Bülent Arınç, katıldığı bir sempozyumda benim tertemiz, iffetli imanlı çok değerli kız kardeşlerim hakkında hoş olmayan açıklamalar yapmıştır.
Arınç söylemiş olduğu sözlerle, sadece beni ve arkadaşlarımı değil Türkiye’de yaşayan başı açık, dekolte giyinen, gülen, eğlenen, şarkı söyleyen, bikini mayo giyen, özgür yaşayan tüm kadınları büyük bir itham altında bırakmıştır.

Bülent Arınç, “İslam adına, iman adına, Kur'an adına, edep, fazilet adına, namus, ar, haya adına bir şey bulamıyorsunuz”  şeklindeki açıklamasından dolayı özür dilemelidir. Sadece bizden değil tüm başı açık, dekolte giyinen, modern kadınlardan özür dilemelidir. Türkiye’deki kadınların %90’ının başı açıktır.

Arınç, kendi inançlarına göre başı açık, diledikleri gibi giyinen, modern, gülen ve eğlenen kadınları çirkin bir hayat yaşadıkları ve namussuzluk yaptıkları yönünde bir iftiraya maruz bırakarak hedef göstermiştir. Oysa ki, Arınç’ın gelini de başı açık, mini etek giyen, dekolte kıyafetler tercih eden bir bayandır. Ve bana göre bu son derece de normaldir. Ayrıca Sn. Arınç, gelininin evlenmeden önce oğluyla bir süre flört etmiş olmasını da son derece normal karşıladığını belirtmekte ve hatta “bundan memnuniyet duyduğunu” ifade etmektedir. Dahası Arınç’ın kendisi de dekolte hanımlarla birlikte eğlenmekte, şarkılar söylemekte, fasıl yapmaktadır. Dolayısıyla tüm bunları “namussuzluk” olarak gördüğünü söylemiş olması çok büyük bir hatadır.

Bunun yanı sıra Arınç’ın, “İslam adına, iman adına, Kuran adına, edep, fazilet adına, namus, ar, haya adına bir şey bulamıyorsunuz” dediği TV yayınlarımızda gece gündüz İslam ahlakı, iman hakikatleri ve  Kuran mucizeleri anlatılıyor, Kuran ayetleri okunuyor. Sn. Adnan Oktar’ın başlattığı anti-Darwinist, anti-komünist, anti-Stalinist ilmi mücadeleyle tüm dünyanın barışa kavuşması için çok etkili çalışmalar yapılıyor. Hocamızın öncülüğüyle, dünya çapında evrim teorisini çökerten ve binlerce insanın imanına vesile olan yayınlarımız İslam ahlakının yayılması için yapılan çok büyük hizmetler. Ayrıca, kız arkadaşlarımın yurtdışında yaptığı röportajlar ve köşe yazıları Türkiye’deki kadınların aynı anda hem modern hem de dindar olabileceğinin görülmesi açısından da çok önemli. Fakat Bülent Arınç anladığım kadarıyla, Türkiye’nin demokratik ve özgürlükçü bir ülke olarak tanıtılması açısından çok değerli olan bu çalışmaların farkında değil.

Bülent Arınç’ın farkına varamadığı çok önemli bir konu daha var. Gezi olaylarını hatırlarsanız, hiç kimseden çıt çıkmazken en başta Adnan Oktar Hocamız olmak üzere, bizler kız kardeşlerimle hem canlı yayınlarımızla hem de sosyal medyada dünya çapında Türkiye’nin itibarını korumak ve ülkedeki karışıklıkları yatıştırmak için gece gündüz çok etkili bir faaliyet yaptık. Bülent Arınç’ın o dönemde komünistlerin saldırılarından kurtulmasında başta Hocamızın ve bizim gayretlerimizin çok büyük bir etkisi oldu. O dönemde Hükümet aleyhine yapılan tüm provokasyonların son bulması için hem yurtiçinde hem yurtdışında ben ve kız kardeşlerim gerektiğinde uyumadan gözükara bir şekilde canımızı ortaya koyup anti-komünist ilmi çalışma yaptık.

Ayrıca, Arınç’ın yaptığı son konuşmasında beni ve tüm Türkiye’deki dindar kardeşlerimizi huzursuz eden bir konu daha oldu. Arınç,  bir Müslümanın hayatında büyük yer tutan son derece önemli iki söz olan “inşaAllah” ve “maşaAllah” zikirlerinden rahatsız olduğunu ifade etti. Oysa inşaAllah kelimesi “Allah dilerse”, maşaAllah sözü ise “Allah ne güzel yaratmış” demektir. Bir Müslüman bu zikirleri duyduğunda kalbi huzur bulur. Allah Kuran’da, “Kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur” diye bildirmiştir. Müslümanların kalpleri Allah’ın anıldığı ortamlarda ferahlar, dolayısıyla Arınç’ın Kuran’da geçen zikirlerden rahatsız olması ise çok büyük gaflettir. (Allah’ın Yüce İsmini tenzih ederim)

Arınç konuşmasının devamında cemaatleri ve tarikatları da hedef almıştır. Türkiye’nin bel kemiği olan tertemiz dindar kardeşlerimizin olduğu cemaatler hakkında şu ithamlarda bulunmuştur, tüm Müslüman kardeşlerimizi bu yanlış ifadelerden tenzih ediyorum: “ŞİMDİ ORTALIK ÇAMUR OLDU, ÇAMURDAN GEÇİLMİYOR. ŞİMDİ DE TARİKAT VAR. Şimdi de bize yol gösterenler var. Şimdi de saçıyla, sakalıyla, üstündeki kıyafeti ile çevresine topladığı üç beş insanla bu işi yaptığını söyleyenler var. Adam, 'Ben de KADİRİ'YİM' diyor, bir başkası ben de şuyum diyor. Kendilerine bu YAFTALARI takanlar, bununla anılmak istiyorlar. Ama çabaları ne için, ticaretlerini artırmak için, nüfuzlarını çok daha genişletmek için.”

Öncelikle Bülent Arınç’ın bu sözleri hepimizin kalbini yaralamıştır, Başbakan yardımcısı konumunda olan ve dindar olduğunu söyleyen bir kişinin ülkesindeki tüm dindar insanları bu şekilde değerlendirmesi çok rahatsız edicidir.  Cemaatler, tarikatlar Türkiye’nin süsüdür, Kadiri kardeşlerimiz nurdur, Menzil cemaati nurdur, Süleymanlılar nur gibidir ve diğer cemaatler de hepsi çok değerlidir. Allah yolunda gayret eden Müslümanlar hakkında “çamur ve yafta” kelimelerinin kullanılması asla kabul edilemez. Bülent Arınç, hayatlarını Allah’a adamış Müslüman kardeşlerimiz hakkındaki bu sözlerinden dolayı da hemen özür dilemelidir.

Yukarıda anlattığım sebeplerle ben ve kız kardeşlerim canlı yayınlara çıkmama kararı aldık. Başı açık olan, gülen eğlenen, modern bayanların namuslarına yönelik ithamlarda bulunan Arınç bu zihniyetinden vazgeçmediği sürece de yayınlara çıkmayacağız. Bu yanlış zihniyetin nasıl büyük bir tehlike olduğu çok iyi anlaşılmalı. Bülent Arınç’ın bu sözleriyle, Türkiye’de yaşayan bayanların büyük bir çoğunluğu bu ithamlara maruz kaldı.

Umuyorum ki, Türkiye kadınlara karşı bu yanlış bakış açısına sahip olan kişiler sebebiyle geride kalmaz, bu kişiler de makamları gerçekten hak eden kişilere bırakırlar. Umuyorum...

Son olarak şunu söyleyerek bu yazımı bitiriyorum. “Kötü söz sahibine aittir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder