17 Mayıs 2014 Cumartesi

1 ayakkabı, 1 çorap ve 3 kardeş

Aslında yazımın başlığı Suriye’de yaşanan zorlukların bir bölümünü kısaca anlatıyor.
Suriye’den paylaşılan resimler bir mizansen değil ya da 1. Dünya savaşından kalan görüntüler değil, 3 yıldır devam eden iç savaşın resimleri bunlar.

Kışın soğuğunda tek bir ayakkabı ve tek bir çorap ile ısınmaya çalışan 3 küçük kardeşin resmine bakmak bile istemediğini yazmıştı bir kişi. Oysa bu resimlere iyi bakıp hamiyet hislerimizin güçlenmesini sağlamak çok önemli. Evinize ya da biraz daha uzağa evinizin yakınına bomba düştüğünü düşünün.

Böyle bir durumda ne çoraplarınızı yanınıza alabilirsiniz ne ayakkabılarınızı ne de yiyeceklerinizi. O anda sadece canınızı kurtarmaya çalışırsınız, o anda sadece o yerden uzaklaşmaya gayret edersiniz.

Sonrasında da yıkıntılar içinde bulduklarınızla idare edersiniz. İşte başta tarif ettiğim resimdeki kardeşlerin yaptığı bu.


Zaten fakir olan halk Suriye’de açlık sınırını geçmiş durumda, hem soğuk hem açlık nedeniyle sürekli ölümler yaşanıyor. Çocuklar, bebekler açlığa, soğuğa dayanamıyor.

Kaldırımın üstünde açlıktan öldüğü anlaşılan bir çocuk resmine bakıp bazı insanlar sıcak evlerinde, rahat yataklarında uykuya dalabiliyorlar.

Kendisine 4-5 numara büyük ayakkabı giydiği anlaşılan bu çocuk bazılarının vicdanlarını muhtemelen hiç rahatsız bile etmiyor, uykularını kaçırmıyor ya da o gün yiyecekleri yemek kadar akıllarına takılmıyor.

Bu vicdan körelmesi çok büyük bir tehlike, çok büyük bir eksiklik.

Bu insanlar zayıf bırakılmış, bu insanlar zaten fakirken olan imkanları da ellerinden alınmış.

Suriye’de ne fabrika kaldı, ne tarım üretimi yapılabilecek alan ne de sanayi kuruluşları, herşey yerlebir oldu.

Suriye artık sadece içinde zavallı bırakılmış insanların hayatta kalmaya çalıştığı, boş arazilerden ibaret, mahvolmuş bir ülke.
Allah Kuran’da müslümanların dünyadaki her türlü zulümden sorumlu olduklarını ve zayıf bırakılmış insanlar için çaba göstermeleri gerektiğini bildirmiştir.

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına çaba göstermiyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)

Suriye’de yaşanan bir vahşettir ve oradaki halk zalim yöneticiler tarafından ‘zayıf bırakılmıştır’. Tüm insanlığın gözü önünde, adeta canlı yayında katliam gerçekleşmektedir.

Bize düşen bu vahşeti herkese duyurmak, insani olarak her türlü yardımı olabilecek en fazlasıyla yapmaktır. Bu konuda önde giden yardım kuruluşlarına maddi-manevi destek sağlamak bir güzelliktir.

Tabi ki asıl olarak bu vahşetin temel sebebini ortadan kaldıracak çalışmalara da destek olmaktır ki bu, ilmi delillerle vahşetin, acımasızlığın kökeninin yani Darwinizmin geçersizliğinin anlatılmasıdır.

Suriye’de yaşanan vahşetin tek sebebi komünizmin oradaki Müslüman halka dayatılmasıdır.

Suriye’deki yönetim, Hafız Esad döneminden beri Marksist-komünist temellidir. Şu anda da Suriye’de temelde komünistlerle Müslümanların çatışması var.

Hafız Esad zamanında komünist ideoloji dışındaki tüm görüşlerin savunulması yasaklanmıştı. Bütün İslami hareketlere kısıtlama getirilmiş, İslami liderler tutuklanıp şehit edilmiş, Müslümanlar büyük baskı, zulüm ve işkence görmüşlerdi.
Şu anda yaşananlar da hiç farklı değil. Beşer Esad’ın liderliğindeki Suriye’de yaşanan vahşet, bu ülkeye hakim sosyalist-komünist ideolojide hiçbir değişiklik olmadığını bize gösteriyor.

İnşaAllah yakın bir zamanda Darwinizmin geçersizliği tam olarak anlaşılacak ve dünyayı belaya boğan Darwinist diktatörlük yıkılacaktır.

İslam dünyasında bir uyanış yaşanacak ve Allah'ın izni ile bu uyanış Türk İslam Birliği ile sonuçlanacaktır.

Kaderde Allah'ın belirlediği vakit geldiğinde İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacak ve İslam aleminde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadisleri ışığında yüzlerce yıldır beklenen İslamiyet'in Altınçağ'ı başlayacaktır.

"Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir." (Nasr Suresi, 1-3)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder