22 Ocak 2014 Çarşamba

Dünyadaki kargaşanın altındaki ortak bela: Darwinizm

Suriye’de anne-babalar çocuklarını hayatta tutabilmek için tüm imkanlarını kullanıyorlar, daha doğrusu hiçbir imkanları yok ama yine de çabalıyorlar. 
Suriye’de bitki kalmadı, ağaçlar yok, hayvanlar katledildi, tarım tamamen yok edildi, binalar bombalandı, sanayi tesisleri yerlebir edildi.

Buna rağmen insanlar yaşamaya çalışıyorlar. Hep söylediğim gibi Suriye tek örnek değil, dünyanın her yerinde özellikle İslam ülkeleri başta olmak üzere büyük bir kargaşa ve büyük bir acı yaşanıyor. 
Peki nedir böylesine büyük bir yıkıma sebep olan? İnsanları acımasızlığa iten, kendi komşusunu, akrabasını, arkadaşlarını katlettiren nedir?
20. Yüzyılda dünya savaşları tarihin gördüğü en büyük katliamlara, ölümlere sebep oldu. Milyonlarca insan, acımasız liderlerin zulüm politikaları yüzünden boş amaçlar uğruna hayatlarını kaybetti, evsiz-işsiz kaldı, yurtlarından oldu, büyük sıkıntılar yaşadı.
Bütün bu sıkıntıların arkasında büyük bir bela yatıyor, ortak bir bela 

İnsanların aklını kapatan, kalplerinden sevgiyi çekip alan bu belanın adı, evrim teorisi yani onun toplumlara uyarlanmış hali olan Sosyal Darwinizmdir.
Dünya savaşları ve Darwinizm bağlantısı

8 milyon kişinin hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı savaşmayı ve zulmü bir tür "evrimsel gelişme" olarak gören, bunların bir "biyolojik gereklilik",  değişmez “doğa kanunu" olduğunu iddia edenhastalıklı zihne sahip Avrupalı yöneticiler ve düşünürler yüzünden çıkmıştı. 
55 milyon insanın hayatını kaybettiği II. Dünya Savaşı ise Nazi Almanyasının işgalleri ile başlamıştı ve bu felaketlerin fikri zemininde yine Darwin’in "evrim teorisi" vardı. Dolayısıyla 20. Yüzyılın dünya savaşları yüzyılı olmasının ideolojik altyapısını Darwin'in iddia ettiği "yaşam mücadelesi" ve "kayırılmış ırklar" kavramları oluşturuyordu.

Darwinizm’de öne sürülen temel bilgi insanların daha ilkel canlılardan evrimleştiğiydi ve bu evrime göre de bazı ırklarsözde diğerlerinden daha fazla evrimleşip üstün hale gelmekteydi.

Darwin bu akılalmaz teziyle ırkçılığa bilimsel bir zemin hazırlamıştı; ırkçılığın babası olmuştu.Bu çarpık mantığın en yıkıcı etkilerinden biri hiç kuşkusuz ki Almanya’da yaşandı.

Nazizm çılgınlığı, Hitler ve Darwin

20. yüzyılda tüm dünyayı kana bulayacak bir ideolojinin altyapısıişte böyle gelişmeye başladı: Nazizm.
Nazizm'in fikir babaları arasında evrim teorisini Almanya'ya taşıyan ve bu teoriyi Naziler için bir program haline getiren Alman biyolog Ernst Haeckel'in etkisi büyüktür. 
Hitler, evrimci Arthur Gobineau ve Houston Stewart Chamberlain gibi ırkçılardan siyasi ırkçılık anlayışını aldığı gibi, evrimci Haeckel'den de biyolojik ırkçılık anlayışını alıp kullanmıştır. 

Hitler'in şu sözü kendisinin Darwinizm’den nasıl etkilendiğini apaçık göstermektedir:

"Kuzey Avrupa Almanlarını insanlık tarihinden çıkarın, geriye maymun dansından başka bir şey kalmaz" (Carl Cohen (ed). Communism, Fascism and Democracy. Random House Publishing, New York, 1967. s. 408-409)
Hitler ünlü kitabı "Kavgam" (Mein Kampf)'ın ismini de, evrim teorisiyleöne sürülen “yaşam mücadelesinde üstün gelenlerin hayatta kaldıkları”tezinden esinlenerek koymuştur.

1933'deki ünlü Nuremberg mitinginde ise kendince,"yüksek ırkın düşük ırkları idare ettiğini, bunun doğada görülen bir hak olduğunu ve tek mantıklı hak olduğunu" ileri sürmüştür.

Ünlü tarihçi Hickman Hitler'in Darwin'den nasıl etkilendiğini de şöyle anlatmıştır:

"Hitler katı bir evrimciydi. Psikozunun derinlikleri ne olursa olsun Mein Kampf kitabı bir dizi evrim fikrini sergiler, özellikle de en uygunların yaşam savaşı ve daha iyi bir toplum için zayıfların katledilmesi fikirlerine yer verir."(Hickman, R., Biocreation, Science Press, Worthington, OH, pp. 51-52, 1983; Jerry Bergman, "Darwinism and the Nazi Race Holocaust", Creation Ex Nihilo Technical Journal 13 (2): 101-111, 1999)
İşte bu anormal görüşlerle ortaya çıkan Hitler, dünyayı çok büyük bir vahşete sürükledi. Farklı ırklara mensup pek çok etnik veya siyasi grup, Nazi ölüm kamplarında çok şiddetli bir zulüm ve katliam yaşadı.
Konuşmalarında sık sık Darwinist terimler kullanan zalim faşist liderlerden Mussolini de kendince barışın insanlık için zararlı olduğunu, ancak şiddetin insanlığı ilerletebileceğini söylüyordu.

Üstünlük ırka göre değil, ahlaka göredir

Tüm bu sapkın mantıklar, insanın bir hayvan türü olarak görülmesinin ve bu hayvan türü içinde de "üstün ırklar" ve "aşağı ırklar"ın var olduğu iddiasının bir sonucudur. 
Darwin'in Türlerin Kökeni ve İnsanın Türeyişi adlı kitaplarında öne sürdüğü bu tez, başta Naziler olmak üzere ırkçılarınDarwin'in teorisini rahatlıkla uygulamalarına olanak sağlamıştır.

Elbette bir kişinin üstünlüğü asla ırkına göre değildir. Allah’ın farklı farklı ırklara mensup olarak yarattığı insan, ahlakıyla güzelleşir, değer kazanır. Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Tekrar önemle hatırlatmak gerekirse, dünyadaki diğer savaşların, iç kargaşaların nedenlerini, bu savaşları başlatan kişilerin mantıklarını incelediğinizde karşınıza çıkan gerçek hep ortak olacaktır:

Darwinizm hem faşist ırkçı rejimlerin hem de iki dünya savaşının, arka planda kalan "gerçek" sorumlusudur. 
Darwinizm’in şiddetin ve karmaşanın kaynağı olduğunu neden anlatmalıyız?

Bilimsel birçok delille ortaya geçersizliği ortaya konulmuş olmasına rağmen pek çok insan günümüzde Darwinizmi savunabilmektedir. Ayrıca pek çok kişi de savaşların, acımasızlığın arkasında Darwinizmin olduğundan habersizdir. 

Bu nedenle her imkan kullanılarak Darwinizmin dünyaya getirdiği yıkımın anlatılması, bilimsel delillerle geçersizliğinin ortaya konulması çok önemli ve hayatidir. 

İnsanlara hayvanlardan farklı olduklarını, Allah’ın onlara ruh verdiğini ve Allah’a karşı sorumlu olduklarını anlatmak da inananların üzerindeki önemli sorumluluklardan biridir.
Unutmayalım ki birkaç kişinin ya da birkaç kuruluşun çabasıyla sonuç almak mümkün olmayabilir. Bu konuda herkesin çabasına ihtiyaç var, herkesin birlik olarak çalışmasına ihtiyaç var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder