22 Ocak 2014 Çarşamba

Zulmü unutmamak ve unutturmamak

Bu yazımda çok önemli bir konudan bahsetmek istiyorum, daha doğrusu birçok kişinin unutmaya yüz tuttuğu bir konudan. Suriye’den.
 
Öncelikle Müslümanlara bir zulüm olduğunda bunun sık sık gündeme getirilmesi, zulmü ve baskıyı ortadan kaldırmak için etkili bir yöntemdir. Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Burma'da ve dünyanın diğer yerlerinde zulme uğrayan kardeşlerimizin sıkıntılarını sivil toplum kuruluşları, halkımız ve Hükümetimiz daha çok gündeme getirirse, bu faaliyet, kardeşlerimizin kurtuluşuna bir vesile olur.
 
Unutulması, unutturulması demek zalimlerle kardeşlerimizin başbaşa bırakılması demektir.
 
Suriye şu anda haber sitelerinde kısa 1-2 haberle ya yer alıyor ya da hiç yer almıyor. Peki Suriye’deki iç savaş bitti mi? Çocuklar artık açlıktan ölmüyorlar mı? Kadınlar, zavallı erkekler işkencelere uğratılmıyorlar mı?
 
Tabi ki hayır, Suriye’de savaş bütün acımasızlığıyla devam ediyor ve her gün 50-100 arasında masum insan katlediliyor. Peki hala neden kamuoyu harekete geçmedi? Neden iç savaşa bir çözüm bulunamıyor? Neden müdahale edilemiyor?
 
Müdahele derken burada kastedilenin yeni bir savaş olmadığını öncelikli vurgulamak istiyorum. Kastedilen dünya çapında bir insani yardım yapılması ve iç savaşı kökten durduracak önlemlerdir. Yoksa savaş içinde savaş gibi bir felaketi aklı başında hiç kimse istemez.
 
Kaldı ki Kuran’a tabi olmuş, hurafelerden arındırılmış bir din anlayışına sahip olan gerçek müslümanlar savaşı hiç sevmezler.
 
Allah’ın Kuran’da haksız yere öldürmeyi yasakladığını, İslam dininin yaşatma dini olduğunu, sevgi dini olduğunu bilirler. Buna rağmen bazı kişiler İslam dinini kendilerince kullanarak savaş çığırtkanlığı yapabilmektedirler.
 
Bu kötü niyetli olduğu izlenimi veren yaklaşımların bertaraf edilmesi için yapmamız gerekenler ise çok açık. İslam’ın sevgi dini olduğunu, güzelliklerini herkese anlatmak, Kuran ayetlerini insanlara duyurmak, Kuran ahlakını yaşayarak herkese göstermek...
 
Kuran’daki her hüküm insanın rahatı ve huzuru için var edilmiştir, barış ve affetmek esastır, sevgi temel olandır. Hatta -birçok insan bilmiyor olabilir ama- müşrikler için bile müslümanlar en iyi olanı yapmaya çalışır, onların güvenliğini sağlar, hatta onlara dua eder ve şefkatle davranırlar.
 
Müslümanların müşrikleri korumakla yükümlü kılındıklarını ayette Allah şöyle bildirmektedir:
 
“Eğer müşriklerden biri, senden ‘eman isterse’, ona eman ver; öyle ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu ‘güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.’ Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.” (Tevbe Suresi, 6)
 
Bu ayeti bilen bir Müslümanın değil başka birinin canına kıyması ya da canını yakması, onu rahatsız edecek davranışlarda bulunması bile mümkün değildir.
 
Dolayısıyla şiddetin İslam dininde sözde var olan bir “ibadet” gibi gösterilmeye çalışılması son derece anlamsızdır. İslam’da her türlü şiddet kınanır ve yasaklanır. Kötü söz söyleyene bile güzel karşılık verilir, hep iyi davranışlarda bulunulur ve böylece düşmanların bile zaman içinde “dost” olması umut edilir.
 

 
Bir insanın kendi canına kıyması da İslam’da haramdır, dolayısıyla “intihar bombacısı” mantığı da İslam’da yoktur. Böylesine kabul edilemez ve dinimizce yasaklanmış bir hareketi “ibadet” gibi göstermeye kalkarak, intihar eylemleri yapanlar büyük bir yanılgı içindedirler ve harama girmektedirler.
 
İslam, yaşatma dinidir, sevgi, barış dinidir.
 
Kuran’da yalnızca güvenlik konusunda bir tehdit varsa, bir saldırı ve can tehlikesi söz konusu ise savunma amacıyla savaş yapılabileceği bildirilmiştir. Böyle durumlarda da müslümanlar adaletli davranmakla, aşırı gitmemekle yükümlü kılınmışlardır. Hatta Müslümanların kendileri açken esirlere öncelik vermeleri gerektiğine dair ayet bulunmaktadır.
 
İşte bu gibi gerçeklerin bilinmemesi ve hurafelerle dolu yanlış bir din anlayışının “İslam” gibi tanıtılması dünya üzerindeki birçok problemin de nedenidir.
Müslümanlar savaştan hoşlanmazlar. Müslümanlar sevgiden, kardeşlikten, affedicilikten, fedakarlıktan hoşlanırlar. Dost sohbetlerinden, istişarelerden, güzellikleri yaygınlaştırmaktan zevk alırlar.
 
Savaşa soğuk bir uluslararası ilişki çerçevesinde bakmazlar. Siyaseti vicdandan bağımsız düşünmezler. Zulmün, savaşın, adaletsizliğin yaşandığı yerde katledilenlerin masum insanlar, günahsız bebekler ve çocuklar olduklarını bilirler.
 
İhtiyaç içindeki kişi her kim olursa olsun ayrım yapmadan yardıma koşarlar. İnsana insan olarak değer verir, ırk, dil, din, ülke, kültür ayrımı gözetmeden insani sınırları belirler, adaleti herkese eşit olarak uygulamaya çalışırlar hele ki din kardeşleri söz konusu olduğunda bütün imkanlarını seferber ederler.
 
Allah savaşların ortadan kalktığı, zalimlerin hükümdarlıklarının sona erdiği günlere bizleri kavuştursun inşaAllah.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder