11 Kasım 2013 Pazartesi

NEDEN DÜNYADAYIZ?

Bazı insanlar vardır; bakar bakmaz yüzlerinde sıkıntının, gerginliğin izlerini hemen görebilirsiniz. Onları bakışlarındaki donukluk, derin çizgiler, asık ve sert yüz ifadeleri de bize tanıtır. Bu gibi insanlar için her şey bir sıkıntı sebebidir; uyku, yemek, okul, trafik, iş hayatı, çocuklar, alışveriş...

Bu kişiler neden dünyada olduğumuzu kavrayamamış, bu zorlukların karşılarına çıkış sebeplerini bilmeyen hatta belki de hiç düşünmemiş insanlardır.

Zorluklar, insan hayatının bir parçasıdır ve hiç kimse bunun aksini iddia edemez. Çalışınca yoruluruz; uykumuza ve yemeklerimize dikkat etmezsek güçsüz düşer hastalanırız. Zaman geçtikçe bedenimiz yaşlanır. Üstelik ölene kadar bunlar artarak devam eder. Bunların dışında insan sürekli nefsi ve vicdanı arasında seçim yapmak zorundadır. Her an irade kullanması gereken durumlarla karşılaşır; yılgınlık, öfke, kıskançlık, ümitsizlik gibi kötü ahlaktan kaçınmak için vicdanını her an kullanması gerekir.
Zorlukları sıkıntıya çevirmemek elinizde..

Sıkıntı ve zorluk nedeni olan konular, dünya hayatının önemli bir parçasıdır elbette ancak zorlukları sıkıntıya çevirmek ya da çevirmemek her insanın kendi tercihidir ve birçok kişi bu gerçekten haberdar değildir.
Çocukluktan itibaren alınan telkin nedeniyle bazı insanlar rahatlarını bozacak olaylarda hemen olumsuz bir ruh haline girerek azap duyabilirler.

Bu gibi insanlar, zorlukları iman ile çözebileceklerini düşünmezler. Bu kişilerin tek gayeleri yaşamaktır ve bunu da zorlu bir mücadele içinde yapmaları gerektiğine kendilerini inandırmışlardır. İşte bu durum, onlar için hem fiziksel hem de ruhsal çöküşün başlangıcı olmuştur. Bütün çektikleri sıkıntıların, hüzünlerin, eziyetlerin, acıların ve kavgaların sebebi bu kişilerin Kuran ahlakından uzak yaşamalarıdır.
Müminler içinse zorluk ve sıkıntı gibi görünen olaylar bir nimete dönüşür. Dünyada karşılaştıkları tüm zorlukları iman gücü ile etkisiz hale getirirler; hemen akılcı çözümler alır, sıkıntının yerine huzuru, telaşın yerine itidali koyarak güzelliğe çevirirler. Hapse atılabilir, iftiraya uğrayabilirler, maddi zorluklar içine girebilir, sevdiklerini kaybedebilirler, hastalıklarla, nefisleriyle denenirler ancak bunların hiçbiri onlarda sıkıntı oluşturmaz. Zorluk gibi görünen olayları dışarıdaki yağmuru evden seyreden biri gibi huzur içinde ve sakinlikle izlerler. Olabilecek en güzel, Kuran’a en uygun olan tavrı göstererek her an itidalli ve güzel ahlaklı olurlar.

Bu bir temenni ya da “olsa ne iyi olur” diye düşünülecek bir konu değildir. İman eden bir insan bu güzelliği doğal olarak yaşar. Her şeyi yaratanın Allah olduğunu bilen, bu gerçeği düşünen ve kavrayan bir insan zaten tevekküllü olur; zorluklarda sıkılmaz ve her şeyde hayır görerek olayları değerlendirir.
Allah’a tevekkül eden imanlı bir insan başımıza gelen her şeyin biz daha doğmadan önce belirlenmiş olaylar olduğunu, Allah’ın her şeyi bir anda ve zamansızlık içinde yarattığını, iman edenler için her şeyde bir hayır olduğunu unutmaz! Böyle bir insan için elbette ki kızgınlık hissi geldiğinde öfkesini yenmek kolaydır, maddi sıkıntı içindeyken de huzurlu olup Allah’a şükretmek kolaydır, hastalık durumunda bunu güzellik olarak görüp üzüntüden uzaklaşmak kolaydır ya da daha güzeline sahip olanı kıskanmak değil o kişi için sevinmek de çok kolaydır. Bunun nedeni imandır.

Hesap gününde her insan dünyada yaptıklarından sorumlu tutulacak, bunlara verdiği tepkilerle karşılık bulacaktır. Zorluk anları da dünyadaki imtihanın en yoğun yaşandığı anlardır ve bu nedenle çok önemlidir.

İman eden bir insan, dünyadaki hayatın değil ahiret hayatının gerçek olduğunu kalben kabul eder ve asıl olarak ölümden sonra gerçek ve sonsuz hayatın başladığını unutmadan hareket eder. Dünyada özel bir eğitimden geçirildiğini, burada bulunuş amacımızın kötü ahlaktan sıyrılmak, cennete layık insanlar haline gelmek olduğunu bilir.

Bugüne kadar zorluk içinde yaşayan bir insan da hemen karar vererek bu ahlaktan kurtulabilir; hiçbir şeyin Allah’tan bağımsız gerçekleşemeyeceğini düşünerek Allah’a boyun eğer ve Kuran ahlakını yaşamaya başlayarak gerçek huzura kavuşabilir. Allah Kuran’da tek çözümün bu olduğunu bize şöyle hatırlatmaktadır:
… Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın, sizin Mevla’nız O’dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.” (Hac Suresi, 78)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder