27 Kasım 2013 Çarşamba

30 SANİYENİN KIYMETİ

Çok sevdiğim, derin saygı duyduğum ve eserlerinden çok şey öğrendiğim bir yazarın zamanla ilgili konuşmalarından birinde kullandığı benzetme bana bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettirdi. Sizinle konuşmadan şu satırları paylaşmak istiyorum:
“Zaman mühendisi olacaksın. 10 saniyeyi, 30 saniyeyi, 1 dakikayı bile çok iyi değerlendirmek lazım. Altınla uğraşanlar altının tozunu bile zayi etmezler. Zaman, altından kıymetlidir.”
Eskiye oranla zamanın ne kadar hızlı geçtiğini siz de fark ediyor musunuz? Peki ayların hafta, haftaların gün, günlerin ise saat gibi olduğunu? Peki ya bu kadar hızlı geçen zamanı çok iyi değerlendirmeniz gerektiğinin farkında mısınız?
Her insana dünyada verilmiş bir zaman vardır, bu herkesin bildiği ancak üzerinde detaylı düşünmediği gerçektir. Bir kutunun içine doldurulmuş taşların birer birer alınmasıyla birlikte kutunun boş kalması gibi insanın yaşamı da zamanla tükenir.
Bu kesin bir gerçek olmasına rağmen birçok insan zaman üzerinde düşünme ihtiyacı hissetmez, zamanı iyi değerlendirmek ise böyle kişilerin aklına bile gelmez. Bazı insanlar da zamanlarını çok iyi değerlendirirler ancak amaçları sadece dünyevi hırslarını tatmin etmek; daha ünlü, daha sevilen, daha zengin veya daha güzel biri olmaktır.
Zaman nasıl boşa harcanır, birlikte düşünelim: Ömrünün hiç bitmeyeceği yanılgısına kapılmış olan biri zamanı müsrifçe harcayabilir, örneğin televizyon başında uzun vakitler geçirip, kendisine hiçbir kazanç sağlamayacak programlar seyredebilir. İnternette amaçsızca dolaşıp, fayda getirmeyecek tartışmalar başlatabilir, hiçbir anlamı olmayan konuları gündeme getirir. Gereksiz konuşmalarla hem kendisinin hem de başkalarının zamanını rahatça harcayabilir.
Geçen zamanı insanın geri alması mümkün değildir. Hatalar telafi edilebilir, eskiyen herşey değiştirilebilir ancak kaybedilen zaman, boşa harcanan vakit geri alınamaz. Bu nedenle insan her anında şuurunu açık tutmakla, ne yaptığının tam olarak farkında olmakla yükümlüdür. “10 saniyeden birşey olmaz, 30 saniye kafamı boş bıraksam, 1 dakikadan ne olur ki” demeden her anı çok iyi değerlendirmek esas olandır. İman edenler bu gerçeği çok iyi bilirler ve Allah rızasını gözeterek, her anlarını çok hayırlı işlerle değerlendirirler.
Zaman iman eden bir insan için en büyük nimetlerden biridir çünkü imanlı bir insana her an Allah’a yakınlaşması, sürekli güzellik ve hayır getirecek faaliyetler yapması, güzel ahlak göstermesi, fedakar olması için verilmiştir. Dünya hayatında herkes için belirlenmiş olan kısıtlı zamanda yapılanlar, gösterilen güzel ahlak insanın ahiret hayatındaki yerini belirleyecek bir vesiledir.
Boşa geçirilen, kaybedilen her an aslında büyük bir güzellik de kaybedilmiş olur. Belki kişi o an çok isabetli hatta kimi zaman uyanıkça davrandığını düşünebilir, düşünmemekle, ağır hareket etmekle isabetli davrandığını zannedebilir. Oysa bu çok büyük bir zarardır. Her anında sevap kazanabileceği kendisine ve insanlara faydalı olacağı anları boşa harcamış, hiç geri alamayacağı şekilde zaman kaybetmiştir.
Zamanın bir özelliği de bazı insanları en çok atalete düşüren, direncini zayıflatan, sabrını tüketen, pasifleştiren konulardan biri olmasıdır. Ancak irade gösterip, karar alan bir kişi bu durumdan hemen kurtulabilir. Zaman dünyada verilen bir nimettir ve insan her nimet gibi zamanı nasıl kullandığından da sorguya çekilecektir. Gün içinde yaptığımız her hareket, söylediğimiz her söz, bütün niyetlerimiz ahiret gününde eksiksiz olarak karşımıza getirilecektir. Bizim çoğunu unuttuğumuz her detay bize hatırlatılacaktır.
Kehf Suresinde Allah bu gerçeği inkarcıların durumundan örnek vererek bize şöyle bildirmektedir:
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)

Damla PAMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder